9 Mart 2018 Cuma

Kelimeler


Aynı şarkıyı defalarca dinledim
sonra sıkıldım

Aynı sohbeti defalarca ettim
sonra sustum

Aynı filmi defalarca izledim
Sonunda kapattım

Çiçeklere defalarca su verdim
Sonunda kuruttum

Aynı umudu defalarca ektim 
Köklerinden kopardım

Ama

                                                                                                        Kelimeleri çok sevdim

Fransa Arkeoloji Macerası -1


Paulo Coelho’nun Simyacı kitabını okurken geçtiğimiz yaz ayında yaptığım yolculukları yazmam gerektiğini düşündüm. Tesadüf eseri okuduğum bu kitap tamamen yaşadıklarımı anlatıyordu.
Öyle olmuştu. Yeni yerleri, yabancı kültürleri, yabancı insanları seven birisiyim. Yurtdışına çıkmak biraz pahalı bir iş. Ama işte burada yukarıdaki söz devreye girdi.
"Ve bir şey istediğin zaman, bütün Evren arzunun gerçekleşmesi için işbirliği yapar." (S:34)
Okuldan değerli bir hocam, metro karşılaşması sırasında bana Fransa’ya gidip arkeoloji kazısına katılabileceğimi söyledi. Aklımda hiç yokken bu fırsat ve kendi uğraşlarımla birlikte kendimi Fransa’da buldum. Üstelik ne iyi bir İngilizce ne de Fransızca biliyordum. Yurtdışına hiç çıkmamıştım hatta uçağa bile binmemiştim. Üstelik arkeoloji ile de doğrudan hiçbir alakam da yoktu. Sadece dolaşmak ve yeni kültürler öğrenmek ve biraz dilimi geliştirmek istiyordum.

Gideceğim yer İspanya sınırında yer alan adını ilk defa duyduğum Perpignan şehriydi. Daha önce hiç yurtdışına çıkmamış hatta hiç uçağa binmemiştim. Tecrübe eksikliğinden dolayı biletimi Perpignan bileti pahalı olduğundan dolayı Fransa Havayolları’ndan Paris şehrine almıştım. Paris’ten uçak veya tren ile Perpignan’a geçeceğimi düşünmüştüm. Yola çıkmadan önce internetten araştırma yaptığımda, uçak ve tren biletlerinin aşırı pahalı olduğunu gördüm.Gitmeden internetten 40 Euro civarı bir fiyata otobüs biletimi aldım.

Charles de Gaulle

30 Temmuz günü akşam 21.30 uçağına binip gece 24.00 civarı oraya vardım. Uçaktan inen insanları takip ederek, bekleme salonlarını buldum. Havaalanından çıkmaya hiç niyetim yoktu. Paramı ilk günden bir otele vermek istemedim. Boş bulduğum koltukların birine oturdum. Havaalanında tek tük insanlar vardı. Onlar da benim gibi koltuklarda uyuklamaya çalışıyorlardı. Koltukların arasında demirler vardı bu yüzden hiçkimse uzanamıyordu. Bunu bilinçli yaptıklarını düşünmüştüm ve zekiceydi.

Uyuklamaya çalışırken elinde insanı iki dakikada parçalayabilecek kapasiteye sahip bir köpekle beraber iki uzun ve iri adam geldi.Önce arkamdakilerin uçak biletlerini kontrol ettiklerini gördüm ben de çıkarttım ama benimki otobüs biletiydi. I came from İstanbul, İt is so late.. gibi bir şey söyledim.. Sorun değil dedi. Wi-fi’ye bağlanıp annemle yazışmaya başladım. Vakit geçmiyordu ve etrafımda çalışan insanları izliyordum. Çok fazla Afrika kökenli insan vardı, temizlik vb. işlerde ağırlıklıydılar. İndğim havaalanı Charles De Gaulle’dü.

 Sabah oldu ve gün aydınlanmaya başladı. Sabah 6.30’ta metro işaretini takip ettim. RER diye bir şeye binmek için zor da olsa bir bilet aldım. Amacım akşam 23.00’teki Perpignan otobüsüne kadar Paris’i gezmekti. Eyfel Kulesi’ne gitmek için sorduğum ilk kişi 50’li yaşlarda siyahi bir erkekti ve çok güler yüzlü bir şekilde kendisinin de bilmediğini söyledi. Gülümseyip bekledim. Neye bineceğimi bilmiyordum.



Diğer gözüme kestirdiğim insan da çekik gözlü biriydi ve tanıştıktan sonra Çin’li olduğunu öğrendim. Kuleye gitmek istediğimi söyledim, telafuzumdan dolayı anlamayınca değiştirip, şehir merkezine gitmek istediğimi söyledim. City centre diyerek J Aynı trene bindik, tren çok pisti, üstten gidiyordu genelde.. Bindiğim yeri İstanbul’da yer alan Sağmalcılar durağına benzettim. Aktarma noktasında inmemi söyledi. Asıl karmaşıklık o anda başladı. İndiğim yerde yeryüzüne bir türlü çıkamıyordum. Dar basık bir koridordan geçtim. Ayrı bölümlerde turnikeler vardı ve her bir nokta ayrı bir yere gidiyordu. Nereden çıkacağımı bilmiyordum.
Bizim Sultanahmet bölgesinde turistlere yardımcı olmak için oluşturualan Ask me projesi benzeri yer alan gençleri gördüm.