18 Aralık 2016 Pazar

ATLANTA'DAN DÜNYAYA YAYILAN BİR İÇECEĞİN HİKAYESİ: COCO-COLA

1886 yılında eczacı, Dr. John Pemberton tarafından bir şurup üretilir. Şurubu soğuk suyla karıştırdığında, balonlu ve lezzetli bir içeceğe dönüştüğünü farkeder. Kendisine ait Jacobs Eczanesi'nde bardağı 5 dolardan satmaya başlar. 1923 yılında şirketin başına, pazarlama dehası Robert Woodruff geçer.  Woodruff, günümüze yakın uyguladığı pazarlama stratejileriyle Coco-Cola'yı, dev Coco-Cola'ya dönüştüren kişi olur.

Mehmet Yaşar ARCA


    Atlanta'lı bir eczacı olan Dr. John Pemberton, 1886 yılında ürettiği şurubu soğuk su ile karıştırarak bir içecek elde etti. Kendisine ait Jacobs Eczanesi’ne götürdü ve  bardağı  5 sentten satışa sundu. Ferahlatan bir içecek olarak iyi satış yaptığını anlayınca, Dr. Pemberton, muhasebecisi Frank Robinson'la birlikte bir  isim ve bir logo düşündüler.  Frank Robinson, cola yaprağı ve kola fındığından ilham aldığı, Coco-Cola ismini  önerdi.  Mr. Robinson kendi el yazısıyla C harflerini belirli olacak şekilde yazdı. Bu ismi ve sloganı seçmesinin nedeni 2 C harfinin yan yana gelerek, reklam faaliyetlerinde daha estetik duracağını düşünmesiydi,. Logo günümüze kadar ufak değişikliklerle devam eder. İşadamı Asa Griggs Candler, yaklaşık 2.300 dolar gibi komik bir rakama işin haklarını satın aldı.  Candler, şirketin ilk başkanı ve markaya gerçek vizyonunu kazandıran kişi oldu. 




1916 yılında Coco-Cola'nın kendine özgü cam şişesi tasarlandı.

  1. 1889 yılında Benjamin F. Thomas ve Joseph Biedenharn Whitehead adlı iki avukat, Coca-Cola'yı şişeleyip satmaya yönelik münhasır hakları, Candler'dan yalnızca bir dolara satın aldılar. Bu sırada Coca-Cola'nın taklitleri ortaya çıkmaya başladı.  Coca-Cola Şirketi, taklit içeceklerin çoğalmasını engellemek için reklam kampanyaları yaparak, Coca-Cola'nın orijinalliği vurguladı.  1916 yılında Coco-Cola'ya özgü şişenin tasarlanılması için bir yarışma düzenlendi. Bu yarışmayı kazanan The Root Glass Company, karanlıkta veya kırıldığında bile tanınabilecek bir şişe tasarladı.       

  
       Robert W. Woodruff'un Şirketin Başkanı seçildi.

1919 yılında Ernest Woodruff ve W.C Bradley Coco-Cola'yı 25 milyon dolara satın aldı. 4 yıl sonra şirletin başına , Woodruff'un oğlu Robert Winship Woodruff şirketin başına geçti. Şirkete geldiği ilk günden itibaren, 60 yıl boyunca şirkete liderlik etti. Coco-Cola'yı güçlendirecek hamlelerde bulundu. Yeni başkan, alışılmamış bir şekilde ürünün kalitesini ikinci plana atarak, daha çok reklam, tanıtım, hizmet ve dağıtım faaliyetlerinin kaliteleştirilmesi üzerinde durdu. İlk olarak şirkete alınan personelleri eğiterek hizmet kalitesini artırdı. İnsanların evinde de rahatça kola içmeleri için karton kutuda altılı şişe, fikrini ortaya çıkarttı. Uluslararası Chicago fuarında otomatik Coca-Cola makinesini tüm dünyaya tanıttı.





Woodruff, ileri derece pazarlama dehasına sahipti ve Coco-Cola'yı dünyaya tanıtmaya niyetliydi.

Woodruff, Hollanda'da düzenlenen 1928 Yaz Olimpiyatları'na gemiyle 1,000 kasa Coco-Cola ulaştırdı. Stadyumdaki sporculara ve izleyicilere Coco-Cola dağıttı. Stadyumda üzerinde Coco-Cola reklamlı görevliler dolaştırarak Coco-Cola'yı dünyaya tanıtmayı başardı.White General Motors şirketiyle anlaştı, şirketten yeni teknoloji dağıtıtım kamyonları satın aldı. 1950 yılında Coco-Cola, "Dünya ve Dostu" başlığıyla Time" dergisinin kapağında yer aldı. . Coco Cola artık büyüyordu ve başarılı pazarlama stratejileriyle tüm dünyayı işgal ediyordu. Bu başarının en büyük nedenleri arasında, satış yapılanı ülkenin, kültürel özelliklerinin göz önünde bulundurulmasıydı. 


Başarılı yerel markaları kendisine bağlayan şirket, dünya üzerinde 500’den fazla markaya sahip.

Time Dergisi kapak "1950"              
                                             
    
1981'de Roberto C. Goizueta, Coca-Cola Şirketi Yönetim Kurulu Başkanı ve CEO'su oldu. Coca-Cola Enterprises Inc. adında halka açık yeni bir şirket organize edlecek adımlar attı. Goizueta, şirketin başında durduğu dönem Diet Coke'un piyasaya sundu.  1986 yılında 100. yılını kutlayan Coca-Cola 165 ülkede tüketiliyordu. Şu an ise bulunduğu ülke sayısı 200'ün üzerinde ve dünya üzerinde Coca-Cola Şirketi’nin, 500’den fazla markası, 3500'den fazla ürün çeşidi bulunmaktadır. 

Dijital medyayı iyi kullanan Coca-Cola'nın, Facebookta 99 milyon takipçisi bulunuyor.

1990'lara gelindiğinde ,Olimpiyat Oyunları, FIFA Dünya Kupası ve NBA  sponsorluklarıyla marka daha da  güçlendi. 1993'te herkesçe bilinen "Her zaman Coca-Cola" reklam kampanyası başlatıldı ve dünya sevimli Coca-Cola kutup ayısı reklamlarıyla  ilk kez tanıştı.  Reklam stratejilerini sürekli değiştirerek, geliştiren Coca-Cola’nın ödüllü “Open Happiness” (Mutluluğa Kapak Aç) kampanyası 2009'dan beri yedi yıldır markanın sloganını ve stratejisini oluşturuyordu. 2015 yılından itibaren  “Taste the Feeling"  ( Hayatın Tadı)  sloganına geçildi. Şirket bu slogan ile markayı günlük hayatın bir parçası olarak görülmesini hedefledi. 130 yıllık tarihi boyunca bütün değişikliklere uyum sağlayan Coco-Cola, dijital  devrimi de en iyi değerlendiren şirketlerden biri oldu. 1964 yılında Türkiye'ye giren markanın zaman zaman uğradığı spekülasyonlara "Merak Ettim" kampanyasıyla interneti iyi  açık ve şeffaflık ilkesiyle  cevap verdi. Markanın Facebook'ta da 99 milyon takipçisi bulunuyor.











20 Ağustos 2016 Cumartesi

İnsanlık -1

          
                   Yazımın söz konusu insanlık. Ya da bunun dramı diyebiliriz. İçinde yaşadığım 21. yy çağının ilk yarısı ikinci çeyreğinde insanlığı büyük bir boşluk içinde gördüğümü söyleyebilirim. Geçmişte yazılan tarihte de günümüzden farklı olmadığını düşünüyorum. İnsanlığın doğası eski çağlardan günümüze kadar incelenmiş ve bana göre kesin bir sonuca varılamamıştır. Toplamacılık, avcılık toplumları, üretime geçişle birlikte sonlanmış. Tarım toplumuna geçişle birlikte uygarlık denilen düzeye geçilmiştir. Bu da insanlığın günümüze olan etkilerinin başlangıcı sayılabilir. İnsanlar topluluklar kurmuş, savaşmış, yıkmış ve hep birbirlerine zarar vermiş. Günümüze doğru zamanla sıralarsak toprak, liman, altın, maden, petrol gibi çeşitli faktörler, insanların birbirlerinin yaşadığı yerleri yakıp yıkmalarının, birbirlerini katletmelerinin sebepleri olmuştur. Bu faktörlere baktığımızda, hepsinin doğal insandan bağımsız olduğunu görebiliriz. İnsanın bu dünyadaki, süresi sınırlı. İnsan bunun farkında aslında ama yaptıkları eylemler bundan habersiz gibi. Yani bu faktörleri öteki yere götüremeyecek. ( Eşyalarıyla gömülen krallardan falan bahsetmiyorum.) Peki arkasından götüremeyecekleri için neden bu kadar çaba? İşte insan yapısı da doğanın yapısı gibi, hep var olma isteği. İnsan aslında dünyanın hatta evrenin ta kendisi de olabilir. Bunların hepsine sahip olmak, evrenin kendisine sahip olmak anlamına gelmez mi?